eve geldiğimde kulaklarımda korkunç bir uğultu vardı, böylece dışarıda konuşulan midemi bulandıran pislik yorumları duymamak için kulaklarımı tıkamama gerek kalmadı..
daha kapıdan girdiğimde kontrolden çıkarak ayakkabılarımı salonun ortasına fırlattığımda anladım ki fırtına başlıyordu. sonradan gelen etki adını vermiştim buna, ilk anki şoku atlattığını düşünür ya insan aslında hiç geçmemiştir verilemeyen tepki tepkilerin en büyüğüdür aslında.. devam eden fırtına yükselerek sürüyordu boğazımda düğümlenen, hıçkırıkları tutuyordum eve kendimi zor atmıştım zaten, bir titreme geldi girdikten sonra üstümdeki formayı yırttım, dizlerimin üstüne çöktüm kalakaldım öylece 5dakika hareketsiz, kesilmek bir yana fırtına kasırgaya dönmüştü aşk bu aşktı ama çok acıtıyordu kaçamıyorsun bundan, diğer formaları ve atkıları aradım dört dönerek hepsi parçalanmıştı işte işin sonunda, birden fırlayıverdi bıçak elimden ve masadan sektiğini görebildim olan olmuştu ama daha oluyordu işte kendimle beraber etrafı da harabeye çeviriyordum,bitmemişti asıl o an başladı işte o kadar engellemeye çalıştın ama kusulması lazım değil mi.. gözyaşları sel oldu aktı, heryer herşey tüm akan o damlalar sarı lacivertti hüzün..
evet kendilerini yaktılar yetmedi beni bizleri milyonları yaktılar ama sokaklardaki milyonlarca üzgün yüzü ülkeye çöken kasveti (üstelik bir şampiyon var o an bu ülkede!) görünce anladım ki aslında herşeyi yaktılar..
artık elde kalan ne, yakan acıtan bırakmayan bir sevgi körü körüne ölecek kadar, nerden başlarsın nasıl başlarsın yıkılmış bir ruh halinin daha sağlam taşlarla yeniden yapılması bu tamir edeceksin güçleneceksin her öldüğünde inadına 2 kere döneceksin ayakta kaldığını gördükçe diğerleri çatlayacak ortalarından o zaman işte o zaman! dönüp bakmayacaksın bile.. çubuklu kalın...
Perşembe, Mayıs 20, 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)